Akdeniz diyeti, beş bin yıl veya daha öncesinden beri var olan ve Mezopotamya ile Doğu Akdeniz bölgesinden yayılan bir yaşam tarzıdır.

Akdeniz diyeti; meyve ve sebzeler, tam tahıllı besinler, baklagiller, yağlı tohumlar ve zeytin gibi bitkisel besinlerden zengin; balık ve deniz ürünlerinin orta-yüksek düzeyde; süt ürünleri, yumurta, kümes hayvanları ve şarabın orta düzeyde; kırmızı etin ise düşük düzeyde tüketimi ile karakterize bir beslenme modelidir.

2009 yılında İtalya’da yapılan “Sürdürülebilir Bir Diyet Olarak Akdeniz Diyeti” adlı uluslararası konferansta Akdeniz diyeti; besinsel, çevresel, ekonomik ve sosyokültürel boyutları nedeni ile sürdürülebilir bir diyet modeli olarak tanımlanmıştır.

2010 yılında “Uluslararası Bilimsel Konsensus” sonucunda günümüzdeki yaşam tarzına uygun olarak geliştirilen yeni Akdeniz beslenme piramidi yayımlanmıştır.

Akdeniz beslenme piramidi; besinlerin niceliksel ve niteliksel olarak seçilmesini, miktarların ayarlanmasını ve başlıca besin gruplarının porsiyonlarının tüketim sıklığını göstermektedir. Bütün besin gruplarını içeren bu piramit, daha sağlıklı yaşamla ilişkilendirilen besinlerin daha fazla sıklıkla ve miktarda tüketilmesini işaret etmektedir. Piramidin temelinde diyetin devamlılığını sağlayan ve en yüksek enerjiyi veren bitkisel besinler yer alır iken, daha yukarı kısımlarda ise daha az düzeyde tüketilmesi gereken hayvansal kaynaklı ve/veya şekerden ve yağdan zengin besinler yer almaktadır.

Dengeli bir ana öğün meyve, sebze ve tahılları içermelidir. Günlük enerji alımı ise diğer bitkisel besinler, sut ürünleri ve protein kaynaklarının daha az kullanımı ile tamamlanmalıdır.

Şişmanlık, 21. yüzyılın en büyük sağlık problemlerinden biridir. Şişmanlık; KVH, kanser,Tip 2 DM gibi çeşitli kronik hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür. Akdeniz diyeti, hafif şişmanlık ve şişmanlığın önlenmesi ve düzeltilmesi konularında ilgi görmektedir.

Akdeniz diyeti gibi bitkilerden zengin diyetler yüksek miktarda posa içermektedir. Diyet posası hormonal yanıtları etkileyerek vücut ağırlığını regüle etmeye yardımcı olabilmektedir. Diyet posası doygunluk faktörüdür diyet enerji alımı ile ilişkilendirilmektedir.

Akdeniz diyetinin temel özelliklerinden biri yüksek miktarda zeytinyağı tüketiminin olmasıdır.

Yağlar, midenin boşalma suresini uzatarak acıkma duygusunu geciktirirler; ancak zeytinyağının da

yüksek enerji içermesi nedeni ile vücut ağırlığı artışı gibi potansiyel yan etkileri hakkında kaygılar bulunmaktadır.

Akdeniz diyetinde şişmanlığı engellemede etkisi olan yağlardan biri de omega-3 (n-3) yağ asitleridir.

n-3 yağ asitleri lipit sentezindeki anahtar enzimleri (yağ asit sentaz ve stearil-CoA desaturaz gibi) inhibe edebilmekte, termogenezi artırabilmekte ve lipogenezi önleyebilmektedir.

Akdeniz diyetine daha iyi uyum sağlanması daha fazla diyet posası ve sıvı alımı ve daha

düşük enerji yoğunluğu ile ilişkilendirilmiştir. Pişirilmiş sebze yemekleri, baklagiller ya da taze salatalar daha yüksek diyet posası ve daha düşük enerji yoğunluğuna sahiptir.

Akdeniz diyeti gibi vücut ağırlığı kontrolünde etkili olan bir diyetin Tip 2 DM için de etkili olabileceği düşünülmektedir.

Akdeniz diyeti sebze ve meyveler gibi antioksidan içeriği yüksek besinleri fazlaca içermektedir. Akdeniz diyetinde bolca bulunan antioksidan vitaminler (A, C, E) insülin duyarlılığını artırmaktadır.

Sebze ve meyveler, yağlı tohumlar gibi Akdeniz diyetinin önemli besinleri magnezyumun zengin kaynağıdır. Magnezyum yüksek enerjili fosfat bağları enzimatik yollarında elzem bir ko-faktördür.

Yetersiz magnezyum alımı sonucu oluşan hipomagnezemi Tip 2 DM gelişimi için risk faktörüdür.

Akdeniz diyetinin antioksidan içeriğinin zengin olması oksidatif stresin engellenmesinde önemli yer tutmaktadır. Diyetin inflamasyon azaltıcı etkisi, Alzheimer hastalığının olası başka bir mekanizması olan inflamatuar surecin önlenmesini sağlayabilir.

Yapılan birçok çalışmada, Akdeniz diyetinin çeşitli hastalıkların önlenmesi ve düzeltilmesi ile ilişkili olduğu kanıtlanmıştır.

Şişmanlık, Tip 2 diabetes mellitus, kardiyovasküler hastalıklar, Alzheimer ve kanser bu hastalıklar arasında ön plana çıkanlardır. Akdeniz diyetinin yüksek düzeyde antioksidan bileşenler, doymamış yağ asitleri, posa ve magnezyum içermesinin yanı sıra düşük düzeyde enerji içermesi ile orta düzeyde alkol tüketiminin olması; bu hastalıklar üzerindeki potansiyel etki mekanizmalarının başında yer almaktadır. Bu nedenlerle Akdeniz diyeti, daha iyi ve daha uzun yaşamın anahtarı olarak düşünülebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir